Ana içeriğe atla

SUYUN NEVİLERİ

Su, dört nevidir.

1 — Hem temiz hem temizleyici olup kullanılması mekrüh olmayandır. Bu da, gök tarafından inen veya yer altından çıkan, rengi, tadı ve kokusu değişmeyen sudur.

2 — Hem temiz hem temizleyici olup vücutta kullanılması mekruh olan sudur. Bu, güneşte ısınmış olan sudur. 

İmam Şafiî (R.A.), Hz. Ömer (R.A.) 'den rivayet etmiştir ki: Güneşli su ile yıkanmak mekruhdur. İmam Şafiî ' nin beyan ettiği üzere, güneş de kızışmış suyu kullanmak alaca hastalığının peyda olmasına sebep olur. Güneşte ısıtılmış suyu kullanmak üç şartla mekruh olur:

a) Sıcak bir memlekette bulunması,                              

b) Altın ve gümüş, toprak ve cam gibi bir şeyden yapılmış biri kabdan maâda, madeni kabda bulunması,                                                                          

c) Sıcak iken vücutta kullanılması. 

Binaenaleyh, havası soğuk veya mutedil bir memlekette güneşe bırakılan veya topraktan yapılmış bir kabta güneşte ısıtılan, yahut vücuttan başka bir yerde kullanılan su, söz konusu olan mekruh sudan sayılmaz. 

Çok sıcak ve çok soğuk su ile abdest almak ve gusül etmek mekruhdur. Ancak başkası bulunmazsa veya bulunur da onu getirinceye kadar vakit çıkacaksa, kullanmak mekruh değildir. Zarar vereceğine kanaat getiriyorsa haramdır.

3 — Temizdir, fakat temizleyici değildir. Bu da üç nevidir:

a — Gül gibi temiz bir şey ile karışan temizleyici sudur. Karıştıktan sonra temizleyici vasfını kaybeder. Ne abdestde, ne gusülde ve ne de necaseti izale etmede kullanılması caiz degildir.

b — Kulleteyn'den az ve mustâ'mel olan sudur. Kulleteyn'in miktarı hacim bakımından; eni, boyu ve derinligi altmışar santimetre olan bir havuz, veya çapı 48, derinliği 96 santimetre olan bir küp veya bir silindirdir. Bu miktardan az olan su, az sayılır. 

Mustamel olan su ise, abdestin veya güslun farzında veya necasetin izalesinde kullanılmış olan sudur. Binaenaleyh, mazmaza, istinşak veya azaların ikinci ve üçüncü defasında, nafile olan güsullerde müstamel olan su, hem temiz hem de temizleyicidir. Müsta'mel olan su bir araya gelip Kulleteyn olursa hem temiz hem de temizleyici olur.

c — Bitki, ağaç, karpuz ve kavun gibi şeylerden akan sudur.

4 — Müteneccis sudur ki; içine necaset düşen sudur. Bu da iki nevidir:

a — Kulleteyn olup rengi veya tadı ve yahutda kokusu necasetle degişen sudur.

b — Kulleteyn'den az olup içine necaset düşen sudur. Mezkûr vasıflarından birisi değişsin veya değişmesin farkı yoktur. Müteneccis olan su, ne abdest, ne gusül, ne de necaseti izale etmekte kullanılamaz. Yalnız ekin ve ağaçları sulamakta ve hayvanlara içirmekte beis yoktur. 

Sinek, bit, pire, arı ve akrep gibi asaleten akıcı kanlı olmayan, hayvanlardan biri bir suya veya başka bir mayiye düşüp ölürse içine düştüğü şey muteneccis olmaz. Eğer başkası tarafından kasten içine atılırsa muteneccis olur. 

Kulleteyne baliğ olan suya bir necaset düşer de vasfı bozulmazsa müteneccis değildir. Yoksa müteneccis olur. Yine adı geçen sinek vebenzeri şeyler ölü iken, az olan suya düşerse suyu murdar eder. 

Bir adam Kulleteyn'den az bir mayie veya herhangi bir suya düşüp ölürse, içine düştüğü şey murdar olmaz. Çünkü mutemede göre insan, mükerrem olduğundan hayatta olduğu gibi ölümünde de tâhirdir. Ancak vücudunda veya elbisesinde necaset bulunduğu takdirde durum değişir, yani Necasetten dolayı o su veya mâyi murdar olur. 

Kulleteyn'den az olan su herhangi bir necasetle murdar olursa, temizlenebilmesi için evsafı normal bir hale dönmek şartıyle beraber kulleteyn olacak kadar kendisine su ilave edilmelidir. Kulleteynden fazla olur ve necaset ile evsafı değişmişse, ona su ilave etmek veya onu kulleteyn'den aşağı düşürmemek şartıyle azaltmakla evsafı normal hale gelirse temizlenir. 

Müteneccis su ile dolu olan bir testi, kulleteyne daldırıldığında, şayet ağzı genişse, içerisindeki murdar suyun kulleteyn suyuna mülaki olmasıyla tahir olur. Fakat ağzı dar ise, mutemede göre içerisindeki su yine murdar kalır. 

Kulleteyne baliğ olmayan suyun içinde. müteneccis olan bir şeyi yıkamak veya içinde abdest almak veya gusül etmek caiz değildir. Mutlaka suyu yıkanması istenen şeyin üzerine dökmek lazımdır. Yalnız abdest ve gusül için temiz bir el ile iğtiraf (avuç ile su almak) niyetiyle almak caizdir. Akan su, durgun su gibidir. Her dalgası kulleteyne bâliğ ise ve içine necaset düşer ve vasfı değişmezse, su hem temiz hem temizleyicidir. Vasfı değişir veya her dalgası kulleteyn'den az olursa vasfı değişsin değişmesın muteneccis olur. Her dalgası kulleteyne bâliğ olmayan akan suya bir necaset düşer ve düştüğü yerde kalırsa, necasetin bulundugu yerin yukarısı temiz ve temizleyicidir. Aşağısı ise müteneccıstir. Ancak bir yerde birikir ve kulleteyn olursa oradan itibaren yine temiz ve temizleyici olur. İmam Şafii'nin kadim kavline göre akan su, vasfı değişmedikçe, az da olsa müteneccis olmaz. 

Kulleteyn miktarı olan suyun içine bir necaset düştüğü takdirde rengi, tadı veya kokusu değişirse müteneccis olur. Kendiliğinden veya ona su eklemek suretiyle vasfı düzelirse yine temizlik ve temizleyicilik vasfını kazanır. Fakat ilaçlamak suretiyle eski haline dönerse, ne temiz ve ne de temizleyici olur.

Ayrı ayrı kablarda bulunan temiz su ile muteneccis su, biribirinden seçilmezlerse birisini kullanabilmek için ictihad etmek lazımdır. Yani zanni galibe göre temizi bulabilmek için araştırma yapılacak, elde edilen kanaata göre amel edilecektir.

Fâsık, deli gibi rivayeti makbul olmayan bir kimse bir suyun veya bir mayiin müteneccis olduğunu haber verir ve sebebini beyan ederse, kendisine güvenip sözünü kabul etmek lâzımdır.

KUYU BAHSİ

Kuyu suyu kulleteyn'den az olup, içine necaset düşerse müteneccis olur. Ancak «ma'fu anhü» (bağışlanmış) olan necaset kendi kendine veya rüzgâr vasıtasıyla içine düşerse zarar vermez.

Kuyu suyu kulleteyn ve daha fazla olup içine bir necaset düşerse müteneccis olmaz. Resülullah (S.A.V.) buyuruyor ki:

Su Hecer (bir köyün adı) tuluklarına göre iki tuluk olursa hiç birşey onu pis edemez.

Yalnız suyun üç vasfından (rengi, tadı, kokusu) birisi değişirse müteneccis olur.

Fare ve kuş gibi tüylü bir hayvan sarnıç veya kuyuya düşer ve tüyü dökülür de suyun vasıflarından hiç biri değişmezse su temiz sayılır. Ancak kullanılması mümkün değildir. Çünkü ondan çekilen her kovada tüy bulunabilir. Bunun için, sarnıç olursa bütün suyu, kaynak kuyu olursa içinde bulunan su miktarını çekmek gerekir.

Bir sarnıca fare düşer ve tüyleri dökülürse temizlenmesi için şöyle bir çare vardır: yanındaki sarnıcın ağzına bir kilim veya bez gerilir ve içine fare düşmüş olan kuyunun suyu o kilim veya bezden geçilir. Böylece tüyler kilim veya beze takılır ve ikinci sarnıca toplanan su temizlenmiş olur.

Suyu az olan bir kuyu müteneccis olursa, bütün suyu çekilse de temizlenemez. Çünkü dibi de müteneccistir. Temizlenebilmesi için suyun, kulleteyn olacak kadar çoğaltılması gerekir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HALİFELİĞİN KAYIP HALKASI: ABDULLAH BİN ZÜBEYR

                                                                                               GÜLSÜM AÇAN  İslam Tarihi’nde Abdullah b. Zübeyr doğumundan vefatına kadar geçen sürede birçok önemli olayda aktif rol oynamıştır. Müslümanlar Medine’ye göç ettikleri zaman Yahudiler Müslümanlar’a büyü yaptıklarını ve artık çocukları olmayacağı şeklinde söylentileri yayınca Müslümanlar bu durumdan oldukça üzüntü duydular. Medine’de Hicretten sonra ilk Abdullah b. Zübeyr’in doğumu Müslümanlar açısından büyük bir mutluluk oluşturdu ve adı bizzat Rasulullah tarafından konuldu. Küçük yaşlarda babası Zübeyr b. Avvam ile birlikte Suriye’nin fethine ve 634 yılında Yermük Savaş’ına bizzat katıldı....

ÖLÜMDEN SONRA TEKRAR DİRİLMEK

Ebedi hayat olan ahiret hayatını yaşamak için insanın, öldükten sonra tekrar dirilmesi gerekir. Kuran-ı Kerim'de bu husus hakkında varid olan ayetler muvacehesinde tekrar dirilme muhakkak olacaktır. Buna inanmayan mü'min olmaz.  İmanın şartlarından biri de, öldükten sonra tekrar dirilmeye inanmaktır. Öldükten sonra tekrar dirilmeye (Ba'su badel mevte), Allah-u Teala'nın, inayeti ilahiyesini tekmil için luzüm vardır. Bu da ahiret gününe iman etmeye icap ettirir. Ahiret gününe iman etmek, Allah'a iman etmek demektir. Ahiret gününe inanmayan Allah'a da inanmamış ve Allah'ın gönderdiği Peygamberi tasdik etmemiş olur.  Ahiret günü İsrafil (AS)'ın su'ra birinci defa üflemesinden, ikinci defa üflemesine ve ondan sonra cennet ehlinin cennete, cehennem ehlinin de cehenneme girmesine kadar geçen zamandır. Veyahut, nefha-i saniye (ikinci üfleme) den başlayarak sonsuz olarak devam edip giden zamandan ibarettir. Birinci ve ikinci defa su'ra üflemesinin arasın...

Kitab Ehli ve İlim Sahiplerinin Kur'an Karşısındaki Tavırları

Kur'an-ı Kerim; Peygambere ve Kur'an'a inanan ilim sahiplerinin ve Kitap ehlinden bazılarının Allah'ın vahyini doğrulamalarını, başta Mekke döneminde bilahare Medine döneminde duydukları sevinçleri ve tanıklıklarını köklü, gözle görülür davranışlarını tescil etmektedir. İşte Mekki surelerdeki bu tescillerin bazıları:  1. Kendilerine kitap verdiklerimiz, oğullarını tanıdıkları gibi onu tanırlar... (En'am, 20)  İlk akla gelen ve anlaşılan, onlar, Hz. Peygamber(s.)'in davasının doğruluğuna da tanıklık etmekteler. Çünkü onun gerçek olduğunu, onun doğru söylediğini kendi çoluk çocuklarını tanıdıkları gibi biliyorlardı. 2 . Allah, size kitabı açıklanmış olarak indirmiş iken, ben ondan başka bir hakem mi arayayım? Kendilerine kitap verdiklerimiz, O (Kur'an'ın), gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler, onun için hiç kuşkulananlardan olma. (En'am, 114)  3. Onlar yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümm...