Ana içeriğe atla

Namaz Kimlere Vacibdir?



Erkek veya kadın âkil-bâliğ olan her müslümana namaz kılmak farzdır. Kâfir'e namaz kılmak farz değildir. Kâfir 'Neden namaz kılma­dın?' diye hesaba çekilmez. Fakat ahirette cezayı gerektirmesi açısından kâfir'e de farzdır. Çünkü müslüman olup namaz kılabilirdi. Bunun böyle olduğunun delili şu ayettir:

'Sizi sekar'a (alevli ateşe) sokan nedir?' (Mücrimler şöyle) derler: 'Biz namaz kılanlardan değildik, fakire yedirmezdik, bâtıla dalanlarla be­raber (biz de) dalardık. Hesap gününü de yalan sayardık. Nihayet bize ölüm gelip çattı'. (Müddessir/42-47)

Küçük çocuklara ve delilere namaz farz değildir. Çünkü çocuklar ve deliler mükellef değildir. Hayızlı ve nifaslı kadınlara da namaz farz değildir. Çünkü bu durumda iken namaz kılmaları sahih olmaz; onlarda namaza mâni olan abdestsizlik hali mevcuttur.

Kâfir, müslüman olduğu zaman küfürdeyken geçen namazları kaza etmekle mükellef değildir. Şeriat bunu, dine teşvik etmek amacıyla böyle bir hükme bağlamıştır.

Kâfirlere de ki: 'Eğer(küfürden) vazgeçerlerse geçmiş (günah)îarı bağışlanır1.  (Enfal/38)

Ancak mürted olan bundan müstesnadır. Onun, tekrar İslâm'a dön­dükten sonra, irtidat zamanında geçirdiği namazları ceza olarak kaza et­mesi farzdır.

Kadınların hayızh ve nifaslı iken geçirdikleri namazları kaza etmeleri farz değildir. Çünkü bu namazları kaza etmeyi farz kılmak, kadınlara meşakkat olur. Delinin de deliiik zamanında kılmadığı namazları kaza etmesi vacib değildir. Baygın olan kimsenin de durumu aynıdır. Bunun delili şu hadîstir: Kalem (mesuliyet) üç kişiden kaldırılmıştır: Baliğ oluncaya kadar ço­cuktan, uyanıncaya kadar uyuyandan, akıllanıncaya kadar deliden.[30]

Hadîs, deli hakkında varid olmuştur. Aklı, herhangibir sebepten ötürü zayi olanlar da deliye kıyas edilmiştir. Uykuda olduğu için namazı kaçıran bir kimseye, namazı kaza etmesinin vacib olduğu daha önce ge­çen şu hadîsten anlaşılmaktadır:

Kim bir namazı, unutarak veya uyuduğu için kaçırırsa, hatırladığı zaman onu kılsın.

Çocuk yedi yaşını doldurduktan sonra, ona, alışkanlık kazanması için namaz kılmayı emretmek vacibdir. On yaşında iken namazı terkederse dövülmelidir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Çocuk yedi yaşına geldiğinde ona namaz kılmasını emredin. On yaşına geldiğinde namazı terkederse onu dövün.[31]


[30] Ebu Dâvud/4403 ve başka muhaddisler

[31] Ebu Dâvud/494; Tirmizî/407. (TİrmizÎ sahih-hssen demiştir).

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HALİFELİĞİN KAYIP HALKASI: ABDULLAH BİN ZÜBEYR

                                                                                               GÜLSÜM AÇAN  İslam Tarihi’nde Abdullah b. Zübeyr doğumundan vefatına kadar geçen sürede birçok önemli olayda aktif rol oynamıştır. Müslümanlar Medine’ye göç ettikleri zaman Yahudiler Müslümanlar’a büyü yaptıklarını ve artık çocukları olmayacağı şeklinde söylentileri yayınca Müslümanlar bu durumdan oldukça üzüntü duydular. Medine’de Hicretten sonra ilk Abdullah b. Zübeyr’in doğumu Müslümanlar açısından büyük bir mutluluk oluşturdu ve adı bizzat Rasulullah tarafından konuldu. Küçük yaşlarda babası Zübeyr b. Avvam ile birlikte Suriye’nin fethine ve 634 yılında Yermük Savaş’ına bizzat katıldı....

ÖLÜMDEN SONRA TEKRAR DİRİLMEK

Ebedi hayat olan ahiret hayatını yaşamak için insanın, öldükten sonra tekrar dirilmesi gerekir. Kuran-ı Kerim'de bu husus hakkında varid olan ayetler muvacehesinde tekrar dirilme muhakkak olacaktır. Buna inanmayan mü'min olmaz.  İmanın şartlarından biri de, öldükten sonra tekrar dirilmeye inanmaktır. Öldükten sonra tekrar dirilmeye (Ba'su badel mevte), Allah-u Teala'nın, inayeti ilahiyesini tekmil için luzüm vardır. Bu da ahiret gününe iman etmeye icap ettirir. Ahiret gününe iman etmek, Allah'a iman etmek demektir. Ahiret gününe inanmayan Allah'a da inanmamış ve Allah'ın gönderdiği Peygamberi tasdik etmemiş olur.  Ahiret günü İsrafil (AS)'ın su'ra birinci defa üflemesinden, ikinci defa üflemesine ve ondan sonra cennet ehlinin cennete, cehennem ehlinin de cehenneme girmesine kadar geçen zamandır. Veyahut, nefha-i saniye (ikinci üfleme) den başlayarak sonsuz olarak devam edip giden zamandan ibarettir. Birinci ve ikinci defa su'ra üflemesinin arasın...

Kitab Ehli ve İlim Sahiplerinin Kur'an Karşısındaki Tavırları

Kur'an-ı Kerim; Peygambere ve Kur'an'a inanan ilim sahiplerinin ve Kitap ehlinden bazılarının Allah'ın vahyini doğrulamalarını, başta Mekke döneminde bilahare Medine döneminde duydukları sevinçleri ve tanıklıklarını köklü, gözle görülür davranışlarını tescil etmektedir. İşte Mekki surelerdeki bu tescillerin bazıları:  1. Kendilerine kitap verdiklerimiz, oğullarını tanıdıkları gibi onu tanırlar... (En'am, 20)  İlk akla gelen ve anlaşılan, onlar, Hz. Peygamber(s.)'in davasının doğruluğuna da tanıklık etmekteler. Çünkü onun gerçek olduğunu, onun doğru söylediğini kendi çoluk çocuklarını tanıdıkları gibi biliyorlardı. 2 . Allah, size kitabı açıklanmış olarak indirmiş iken, ben ondan başka bir hakem mi arayayım? Kendilerine kitap verdiklerimiz, O (Kur'an'ın), gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler, onun için hiç kuşkulananlardan olma. (En'am, 114)  3. Onlar yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümm...