Ana içeriğe atla

DAVANIN DERDİYLE DERTLENMEK


Bana “dava, dava” dediğin nedir diyenlere diyorum ki “dava dediğim senin ve tüm insanlığın iyiliği için çalışmak, gerekirse kendimden, ailemden, çocuklarımdan, mal ve makamımdan geçmek, insanlığın iyiliği için, adaletin tahkimi için hiç durmadan çalışmak, tevhid bayrağını hayatın her alanında dalgalandırmak, insanlığı karanlıklardan nura, esaretten özgürlüğe, cehaletten ilme, ataletten azme, umutsuzluktan ümide çıkarmaktır”… Kısacası kardeşim davam insanlığı şeytanilerin ağından kurtarmaktır…

Kimi kardeşlerimin atanamadığı için, evliliğinde başarılı olamadığı için, çocuklarını dizginleyemediği için, çevresinde dışlandığı için, parasız-pulsuz olduğu için yıkıldığını, yığıldığını görüyorum ve üzülüyorum… Hâlbuki biz elimizden geleni yapacak, üstünlüğü Allah’a kullukta arayacak ve izzeti dergâhı ilahide arayacaktık… Ne oldu bize? Neden geldik dize? 

Kardeşim! Seni yoran özel dertlerin, içinden çıkamadığın bireysel imtihanların varsa onlara gömülüp durma… Kendini çıkmazlara mahkûm etme… “Özel dertlerim var, şimdi kendimle meşgulüm” diye ümitsiz ve umutsuz olma… Kaldır başını, dik tut omurganı, önüne eğip durma kafanı… İyi bil ki dünya senden ve senin dertlerinden ibaret değil, yarın bugün gibi kalacak değil… 

Unutma! Çaresizlik umutsuzluğun çocuğu, acziyetin kıblesidir… Sen umutsuzluk, acziyet ve zillet zincirlerini kır, ayağa kalk… Kalk! Eyüp gibi ayaklarını yere vur… Vur ki göremediğin o çare seni bulsun, ayaklarını sağlam bastığın yerden ab-ı hayat fışkırsın, acziyetin sona ersin…

Bakmaz mısın? Yusuf’a iftira attılar, onu zindana tıktılar, hayatını heder ettiklerini sandılar ama o yıkılmadı, umudunu kaybetmedi… Neden mi? Çünkü onun davası vardı, o davası için ayakta kalmalıydı… Onun için o zindana girer girmez Allah’ın davasını anlatmaya başladı, tevhide çağırdı… O en dertli, en kederli olduğu günde bile kendini kaybetmiş, dertlerine kilitlenmiş değildi… Dertlerini rabbine havale etti, rabbin davasını dert bildi… Zira çok iyi biliyordu ki rabbin davasını dert edinenlerin özel dertlerini yüce Allah yüklenir…

Bir davaya omuz vermişsen, dava yolunda öncü olmaya talipsen sana yıkılmak, sana yığılmak haramdır… Zira seni bekleyen büyük bir dava vardır… Zira artık sen sen değilsin, sen sadece birilerinin babası, birilerinin kocası, birilerinin evladı değilsin… Sen artık büyük bir davanın neferisin, sen ümmetin sorumluluğunu yüklenmiş bir fedaisin… 

Baksana peygamberlere kim özel dertleri altında ezildi, eridi? Hepsi özel dertlerinden büyük bir davanın peşinde değiller miydi? Yıllarca evladı olmadı diye Hz. Zekeriyya mı yıkıldı? Oğlunu, eşini yola getiremedi diye Hz. Nuh mu, Hz. Lut mu yıkıldı? Babası yola gelmedi diye Hz. İbrahim mi yıkıldı? Hz. Yusuf’u kaybetti diye Hz. Yakup mu kendini ümitsizliğe mahkûm etti? Eşine namus iftirası attılar diye Hz. Muhammed mi davasına ara verdi? Hiçbiri olmadı, hiçbiri özel dertlerini önceleyip davalarını geri plana atmadı… 

O halde sen de kalk ayağa… Parasız, pulsuz, itibarsız, kimsesiz, konumsuz, makamsız olabilirsin… Seni sen yapan bunların varlığı ve yokluğu değil kişiliğin, kimliğin, davandır, insanlığın iyiliğine adanan kalbindir, hülyandır… Baksana peygamberlerin birçoğu parasız, pulsuz, kimsesiz, makamsız, mevkisiz, toplumlarınca dışlanmış insanlar değil miydi? 

Kalk sıyrıl dertlerinden, kurtul kederlerinden, kaç çaresizliğinden… Umudun, ümidin diri olsun her daim hedefin davanın başarısı olsun…

Kardeşim! Ufkun dertlerinden, ümidin kederinden büyük olmalı ki çaresizlik eleminde kıvranmayasın…


14. 02. 2022

Cahit Karaalp

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HALİFELİĞİN KAYIP HALKASI: ABDULLAH BİN ZÜBEYR

                                                                                               GÜLSÜM AÇAN  İslam Tarihi’nde Abdullah b. Zübeyr doğumundan vefatına kadar geçen sürede birçok önemli olayda aktif rol oynamıştır. Müslümanlar Medine’ye göç ettikleri zaman Yahudiler Müslümanlar’a büyü yaptıklarını ve artık çocukları olmayacağı şeklinde söylentileri yayınca Müslümanlar bu durumdan oldukça üzüntü duydular. Medine’de Hicretten sonra ilk Abdullah b. Zübeyr’in doğumu Müslümanlar açısından büyük bir mutluluk oluşturdu ve adı bizzat Rasulullah tarafından konuldu. Küçük yaşlarda babası Zübeyr b. Avvam ile birlikte Suriye’nin fethine ve 634 yılında Yermük Savaş’ına bizzat katıldı....

ÖLÜMDEN SONRA TEKRAR DİRİLMEK

Ebedi hayat olan ahiret hayatını yaşamak için insanın, öldükten sonra tekrar dirilmesi gerekir. Kuran-ı Kerim'de bu husus hakkında varid olan ayetler muvacehesinde tekrar dirilme muhakkak olacaktır. Buna inanmayan mü'min olmaz.  İmanın şartlarından biri de, öldükten sonra tekrar dirilmeye inanmaktır. Öldükten sonra tekrar dirilmeye (Ba'su badel mevte), Allah-u Teala'nın, inayeti ilahiyesini tekmil için luzüm vardır. Bu da ahiret gününe iman etmeye icap ettirir. Ahiret gününe iman etmek, Allah'a iman etmek demektir. Ahiret gününe inanmayan Allah'a da inanmamış ve Allah'ın gönderdiği Peygamberi tasdik etmemiş olur.  Ahiret günü İsrafil (AS)'ın su'ra birinci defa üflemesinden, ikinci defa üflemesine ve ondan sonra cennet ehlinin cennete, cehennem ehlinin de cehenneme girmesine kadar geçen zamandır. Veyahut, nefha-i saniye (ikinci üfleme) den başlayarak sonsuz olarak devam edip giden zamandan ibarettir. Birinci ve ikinci defa su'ra üflemesinin arasın...

Kitab Ehli ve İlim Sahiplerinin Kur'an Karşısındaki Tavırları

Kur'an-ı Kerim; Peygambere ve Kur'an'a inanan ilim sahiplerinin ve Kitap ehlinden bazılarının Allah'ın vahyini doğrulamalarını, başta Mekke döneminde bilahare Medine döneminde duydukları sevinçleri ve tanıklıklarını köklü, gözle görülür davranışlarını tescil etmektedir. İşte Mekki surelerdeki bu tescillerin bazıları:  1. Kendilerine kitap verdiklerimiz, oğullarını tanıdıkları gibi onu tanırlar... (En'am, 20)  İlk akla gelen ve anlaşılan, onlar, Hz. Peygamber(s.)'in davasının doğruluğuna da tanıklık etmekteler. Çünkü onun gerçek olduğunu, onun doğru söylediğini kendi çoluk çocuklarını tanıdıkları gibi biliyorlardı. 2 . Allah, size kitabı açıklanmış olarak indirmiş iken, ben ondan başka bir hakem mi arayayım? Kendilerine kitap verdiklerimiz, O (Kur'an'ın), gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler, onun için hiç kuşkulananlardan olma. (En'am, 114)  3. Onlar yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümm...