Ana içeriğe atla

MAHŞERDE HERKES AMELİNE GÖRE HESAP VERECEK


Kıyamet günü, mahşer yerinde herkes ameline göre muamele görür. Dünyada iken Allah'u Teala'nın emirlerini görmeyeneler kör, işitmeyenlerde sağır olarak yaratılıp haşrolunacaklardır. Allah'ın yasak kılmış olduğu hususlarda kaçınmayan, Allah'a asi olarak yaşayan ve böylece tevbe etmeden ölen kimselerin yüzleri kapkara olarak mahşerde bulunurlar. Cenab-ı Hak buyuruyor ki:


- Kim bu dünyada kör olursa o, (kimse) ahirette de kördür, yolca da şaşkın ve sapıktır.

Her kimde benim zikrimden (Kuran'ımdan) yüz çevirirse, ona dar bir geçim vardır ve onu kıyamet günü kör olarak hasrederiz.

(O kimse) şöyle der: ''Rabbim beni niçin kör olarak haşrettin. Halbuki ben gözlü idim, görüyordum.''


Allah buyuruyor ki: '' Cezan böyle, sana ayetlerimiz geldi de onları unuttun. İşte (onları unuttuğun gibi) bugün de öylece unutuluyorsun. (Körlük ve azap içinde bırakılıyorsun).



Bu iki ayeti celile ne kadar açık olarak beyan ediliyor kafir, asi ve mücrim olanların kıyamet günü kör olarak yaratılıp haşr olunacaklarını. Kör olan bir insanın Dünya'da iken çektiği azabı azıcık düşünen kimse, ahirette  de kör olarak yaratılmanın ne demek olduğunu, o halin ne şekilde azaba sebep olduğunu anlar. Fakat insan oğlunda bu düşünce ne gezer.

Ebu Hureyre ve Ebu Saidin rivayet ettikleri hadis-i şerifte de nebiyi muhterem (SAV) şöyle buyurmuştur:


- Kul kıyamet (mahşer yerinde) Allah'u Teala'nın huzuruna getirilip kendisine şöyle denir:

''- Sana ben işitme (organı) görme(organı) vermedim mi? Sana ben mal, (çoluk-çocuk) vermedim mi? Seni ben bütün hayvanata ve tarıma hakim kılmadım mı? (düşün, dünyada iken) seni bıraktım ( dabunlara) reyislik yapar yükselirdin. Sen bana bugün mülaki olacağını sanırdın. (Öyle değil mi?) Bunu üzerine kul: ''Hayır ( Senin karşına çıkacağımı sanmazdım) der.'' Allah'u Teala'da kula: '' Sen beni (dünyada iken) unuttuğun gibi, bende bugün seni unuturum (Seni azabımın içinde terk ederim) buyurur.



Kafirler, münafıklar ve asi olanlar kıyamet günü mahşer yerinde bütün mahlukat arasında işte böyle kör, sağır ve yüzleri simsiyah ve kapkara olarak görünürler. Dünya'da günah işleyip, işledikleri günahlardan tevbe ve istğfar etmeden ahirete göçenler de kıyamet günü mahşer yerinde işledikleri günahlarla bilinirler.



Hele faiz yiyenler yok mu? Ki, bugün bu günahı işlemeyen Müslümanlar parmak ile gösterilir. Faizin her türlüsünün haram olduğunu bilmez. Yahut elde edeceği beş-on kuruşa tamah ederek buna meyleder. Kıyamet günü onların vah haline. Çünkü onlar kabirlerinden şeytan çarpmış bir deli gibi kalkarlar. Ne yapacaklarını ve nereye gideceklerini bilemezler. Kiminle bulunup dertleşeceklerini, dertlerine nereden derman arayacaklarını bilemezler. Perişan bir halde sağa sola yıkıla yıkıla çaresiz olarak dolaşırlar.



Ey Müslüman!... Mutlaka karşılaşacak olduğu bu halleri, kıyamet gününün  ahvalini dehşet ve korkunçluğunu düşün. Düşün de, beş para elde edeceğim diye bütün mülküne haram karıştırma. Sonra dünyada ve ahirette görecek olduğun azapla acınacak bir hale düşersin. Herkesten önce sen kendine acı. Beş paralık dünya hayatın için Allah'ın yasakladığı ribayı yiyerek ebedi hayatın olan ahiret hayatını zehir etme. Kuran-ı Kerim'de Allah biz Müslümanlara ve bütün alemlere rahmet olarak gönderdiği Peygamberimiz Muhammed Mustafa (SAV)'nin vasıtasıyla şöyle buyuruyor:

-Riba (faiz) yiyenler kendilerini şeytan çarpmış (birer mecnun) dan başka bir halde (kabirlerinden) kalkmazlar.



İhtiyacı olmaksızın dilenen kimseler ise kıyamet günü yüzlerinden hiç et bulunmadan, yalnız kemik olduğu halde haşrolunurlar. Dünyada Allah'ın çeşitli nimetlerinden istifade ederek zengin olan ve malının zekatını vermeyen kimselerde vermedikleri zekatın cinsi ile azap çekerler. Ebu Hureyre'den rivayet edilmiştir. Hz. Peygamber (SAV) buyurmuştur ki:

(Kıyamet günü) zekatı verilmeyen deve sahibine dünyada iken en kuvvetli olduğu hali gibi gelir. Deve, sahibini ayakları ile çiğner. Zekatını vermediği koyun, sahibinin yanına dünyada iken en iyi halinde gelir ve onu tırnakları ile çiğner, boynuzları ile de sürer...


Allah şöyle buyuruyor:

- Allah'ın huzuruna çıkmayı yalan sayanlar gerçekten en büyük ziyana uğramıştır. Nihayet kendilerine ansızın kıyamet gelip çattığı zaman, onlar (günah) yüklerini sırtlarının üstüne yükleyerek demişler (diyecekler) ki: ''orada (dünya hayatında) yaptığımız taksirlerden dolayı eyvah bize! dikkat edin, ne kötüdür o yüklenip taşıyacakları şeyler.

- Bir Peygamber için emanete (yahut ganimet malına) hainlik etmek? (bu) olur şey değil. Kim böyle hainlik eder (ganimet ve ammeye ait hasılattan bir şey aşırır, gizlerse) kıyamet günü hainlik ettiği o şeyin (günahını) yüklenerek gelir. Sonra herkes ne ettiği, ne kazandıysa (mücazat ve mükafatı) eksiksiz ödenir. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.

- Günahı işleyen hiçbir nefs, başkasının günahını çekmez. Eğer yükü (günahı) ağır bir kişi ( diğer birini) onu taşımaya çağırırsa bu, hısımı da olsa, kendisine ondan hiçbir şey yükletil(meşine rıza göster) mez...



Kıyamet günü bazı kimselerin inme inmiş gibi bir tarafı tutmaz olduğu halde mahşer yerine sevk olunacaklardır. Bunların arasında adaleti gözetmeyen kimselerin olduğu rivayet edilir. Buraya kadar izahına çalıştığımız kimseler kötü olan kimselerdir.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HALİFELİĞİN KAYIP HALKASI: ABDULLAH BİN ZÜBEYR

                                                                                               GÜLSÜM AÇAN  İslam Tarihi’nde Abdullah b. Zübeyr doğumundan vefatına kadar geçen sürede birçok önemli olayda aktif rol oynamıştır. Müslümanlar Medine’ye göç ettikleri zaman Yahudiler Müslümanlar’a büyü yaptıklarını ve artık çocukları olmayacağı şeklinde söylentileri yayınca Müslümanlar bu durumdan oldukça üzüntü duydular. Medine’de Hicretten sonra ilk Abdullah b. Zübeyr’in doğumu Müslümanlar açısından büyük bir mutluluk oluşturdu ve adı bizzat Rasulullah tarafından konuldu. Küçük yaşlarda babası Zübeyr b. Avvam ile birlikte Suriye’nin fethine ve 634 yılında Yermük Savaş’ına bizzat katıldı....

ÖLÜMDEN SONRA TEKRAR DİRİLMEK

Ebedi hayat olan ahiret hayatını yaşamak için insanın, öldükten sonra tekrar dirilmesi gerekir. Kuran-ı Kerim'de bu husus hakkında varid olan ayetler muvacehesinde tekrar dirilme muhakkak olacaktır. Buna inanmayan mü'min olmaz.  İmanın şartlarından biri de, öldükten sonra tekrar dirilmeye inanmaktır. Öldükten sonra tekrar dirilmeye (Ba'su badel mevte), Allah-u Teala'nın, inayeti ilahiyesini tekmil için luzüm vardır. Bu da ahiret gününe iman etmeye icap ettirir. Ahiret gününe iman etmek, Allah'a iman etmek demektir. Ahiret gününe inanmayan Allah'a da inanmamış ve Allah'ın gönderdiği Peygamberi tasdik etmemiş olur.  Ahiret günü İsrafil (AS)'ın su'ra birinci defa üflemesinden, ikinci defa üflemesine ve ondan sonra cennet ehlinin cennete, cehennem ehlinin de cehenneme girmesine kadar geçen zamandır. Veyahut, nefha-i saniye (ikinci üfleme) den başlayarak sonsuz olarak devam edip giden zamandan ibarettir. Birinci ve ikinci defa su'ra üflemesinin arasın...

KUR'AN'DA EVREN, YARATILIŞI VE KANUNLARI

Kur'an'ı inceleyen bir kimsenin göz önünde bulundurması gereken bir husus: Kur'an'da yer alan kimi ayetlerdeki evrenin yaratılışı, kanun ve sahnelerine ilişkin işaretler, yüce Allah'ın azametine, egemenliğinin sınırsız genişliğine, sanatının incelik, eşsizlik ve takdirine, her şeyi kuşatmasına, kudretine ve tedbirine dinleyicilerin dikkatini çekmeyi hedeflemiştir. Davetin ana hedeflerinden Yüce Allah'ın varlığının vücubunu, en mükemmel sıfatlarla nitelenmesini, her türlü noksanlıktan münezzeh olduğunu; çoluk-çocuğa, ortağa, yardıma ihtiyacının olmadığını; Rablik ve ulûhiyette bir ve tek olduğuna; sadece bir tek kendisinin, önünde boyun eğilmeye,ibadet edilmeye, yönelmeye, yakarışa ve mutlak tasarrufa layık olduğuna; ilminin büyük küçük her şeyi kuşattığına; evrenin, Onun hikmetinin gerektirdiği kanunlar çerçevesinde yaratılışındaki ulu ve yüce hikmetine dikkatleri çekmeyi vedesteklemeyi hedeflemiştir. Sonra Allah, korku ve heybetini dinleyicilerin kalplerine ser...