Ana içeriğe atla

KADİR GECESİNİ ANLAMAK ÜZERİNE

KADİR GECESİNİ ANLAMAK ÜZERİNE

İnsanların hayatında kimi günler önemlidir ve özeldir… Doğum günü, evlilik yıl dönümü, anneler günü, açılış günü, kurtuluş günü vs… Aslında bu günler diğer günlerin aynısıdır… Ama bu günlere anlam katan sizin hayatınıza kattığı anlamdır… Kadir gecesi de üstünlüğünü kendinden değil insanlığın hayatına kattığı anlamdan alır… Üstün olan gece değil gecenin icra ettiği fiildir…

 O gece ne olmuştu hatırlayın… Beşeri köleleştiren, efendiler için işleyen bir sistemin hakim olduğu Mekke’de/dünyada herkesin Allah’ın kulu olduklarını hatırlatan ve kulları Allah’a kul etmek sureti ile özgürleştiren vahyin sesi duyulmuştu… Bu ses ile oyunlar bozulacak, tezgahlar dağılacak, efendiler sarsılacak, din afyon olmaktan çıkacak, köleler özgürleşecek ve şeytani hesaplar yerle bir edilecekti… Hem de tüm bunlar Ebu Talib’in yetimi Muhammed’in eliyle olacaktı… 

Nazil olan ilk vahiy, insanların azdıklarını, yoldan çıktıklarını, rablerinden uzaklaştıklarını ve rabbin artık tarihe müdahale ettiğini ilan ediyordu(İkra, 1-5)… İşte o gündü Kadir gecesi… Karanlıklara gömülmüş dünyaya ilahi müdahalenin yaşandığı geceydi… O gece Nur dağında inmişti ilahi nur… Artık bu geceden itibaren son bulacaktı küfür ve fücur… Durağan Mekke gündemi hareketlenecek, sahibi Allah olan bir yetimin eliyle ileri gelen güç sahiplerine meydan okunacaktı… Hak batılı yere çalacaktı… Zalimlerin kurduğu kölelik düzeni yerle bir olacaktı… Artık ka’be’ye bin ilah değil tek ilah hakim olacaktı… 

Kadir gecesini klasik anlayışla sadece mübarek gün olarak okumak ve o geceyi sadece sevap kazanmak için sabaha kadar ihya etmek olmamalıdır amacımız… Hz. Peygamber kadir gecesini tavsiye etmekle aslında insanlığın vahiyle buluştuğu ve kula kulluktan kurtulduğu günü hatırlatmakta ve bu bilinci diri tutmaya çalışmaktadır… Hadis kitaplarında kadir gecesinin son on günde aranması, tekli gecelerde kutlanmasının istenmesi o gecenin tarihi gerçeğini ve icra ettiği fonksiyonu hatırlamak, anmak ve vahyin heyecanını ilk günkü gibi canlı tutmak içindir… Bu geceyi kutlamadaki asıl amaç Kur’an’ın tarihin akışını tersine çevirmesini, insanlığı ilahi hakimiyete yönlendirmesini hatırlamak ve hayatı bu çizgide devam ettirmek içindir… 

Kur’an hayatımızın neresinde, hayatımız ilahi ölçülere uygun mu, biz vahye nerede ihanet ettik, neden bu hale geldik, hayatımızın akışını nasıl değiştirebiliriz, vahyi hayata nasıl nakşedebiliriz, bu gece hayatımıza neler katmalı gibi soruların sorulması ve cesur cevapların verilmesi gerekir bu gecede… Bu gecemiz muhasebe gecesi olmalıdır, kendimizi, hayatımızı, fikirlerimizi, eylemlerimizi, amaçlarımızı, dostlarımızı, çevremizi, makamlarımızı sorguladığımız gece olmalıdır… 

Kur’an’ı hayatınıza hakim kılmışsanız bu gece anlamına ermiş, geceniz kadir gecesi olmuş demektir… Kur’an hayatınıza yeniden tenezzül etmiş, hayatınız Kur’an’la yeniden şekillenmişse kadir gecesi hayatınızda anlamını bulmuş demektir… Değilse kadir gecesini sadece hatırlamış olursunuz, ettiğiniz ibadetlerin sevabına nail olursunuz… Ama gecenin hatırlattıklarından, asıl anlamından, asıl hedefinden mahrum kalırsınız… 

Kadir gecesinin bin aydan hayırlı olması vahiysiz geçen bin ayın/bir ömrün vahiyle geçen bir geceye tekabül etmediğini gösterir… Eğer sadece bu geceyi kutlayıp bin ayın sevabını alacağınızı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz demektir… Bu gece hayatınızı değiştirecek kadar sorguda bulunmanıza vesile olmuşsa siz geceyi anlamışsınız, önemini idrak etmişsiniz, hedefi tutturmuşsunuz demektir… 

Kadir suresi vahiyle geçen bir anınız vahiysiz geçen ömrünüzden daha hayırlıdır demektir… Bu gecede Kur’an hayatınıza sadece bir gece değil bir ömür müdahale etmeli ve vahiy hayatınızı yön vermelidir…. Değilse bu gece anlaşılmamış, maksadına erişmemiş demektir…

Kısaca kardeşim, geceyi değil hayatımızı Kur’an’la ihya etmeliyiz… Zira bizler de vahyin indiği ilk günler gibi felaketin eşiğindeyiz… O halde Kur’an’la dirilmeli ve hayatımızda vahyi harekete geçirmeliyiz…

Gecenin anlamını bulması dileği ile… Geceniz Kur’an’la bereket/hayır bulsun…

19. 05. 2020

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HALİFELİĞİN KAYIP HALKASI: ABDULLAH BİN ZÜBEYR

                                                                                               GÜLSÜM AÇAN  İslam Tarihi’nde Abdullah b. Zübeyr doğumundan vefatına kadar geçen sürede birçok önemli olayda aktif rol oynamıştır. Müslümanlar Medine’ye göç ettikleri zaman Yahudiler Müslümanlar’a büyü yaptıklarını ve artık çocukları olmayacağı şeklinde söylentileri yayınca Müslümanlar bu durumdan oldukça üzüntü duydular. Medine’de Hicretten sonra ilk Abdullah b. Zübeyr’in doğumu Müslümanlar açısından büyük bir mutluluk oluşturdu ve adı bizzat Rasulullah tarafından konuldu. Küçük yaşlarda babası Zübeyr b. Avvam ile birlikte Suriye’nin fethine ve 634 yılında Yermük Savaş’ına bizzat katıldı....

ÖLÜMDEN SONRA TEKRAR DİRİLMEK

Ebedi hayat olan ahiret hayatını yaşamak için insanın, öldükten sonra tekrar dirilmesi gerekir. Kuran-ı Kerim'de bu husus hakkında varid olan ayetler muvacehesinde tekrar dirilme muhakkak olacaktır. Buna inanmayan mü'min olmaz.  İmanın şartlarından biri de, öldükten sonra tekrar dirilmeye inanmaktır. Öldükten sonra tekrar dirilmeye (Ba'su badel mevte), Allah-u Teala'nın, inayeti ilahiyesini tekmil için luzüm vardır. Bu da ahiret gününe iman etmeye icap ettirir. Ahiret gününe iman etmek, Allah'a iman etmek demektir. Ahiret gününe inanmayan Allah'a da inanmamış ve Allah'ın gönderdiği Peygamberi tasdik etmemiş olur.  Ahiret günü İsrafil (AS)'ın su'ra birinci defa üflemesinden, ikinci defa üflemesine ve ondan sonra cennet ehlinin cennete, cehennem ehlinin de cehenneme girmesine kadar geçen zamandır. Veyahut, nefha-i saniye (ikinci üfleme) den başlayarak sonsuz olarak devam edip giden zamandan ibarettir. Birinci ve ikinci defa su'ra üflemesinin arasın...

KUR'AN'DA EVREN, YARATILIŞI VE KANUNLARI

Kur'an'ı inceleyen bir kimsenin göz önünde bulundurması gereken bir husus: Kur'an'da yer alan kimi ayetlerdeki evrenin yaratılışı, kanun ve sahnelerine ilişkin işaretler, yüce Allah'ın azametine, egemenliğinin sınırsız genişliğine, sanatının incelik, eşsizlik ve takdirine, her şeyi kuşatmasına, kudretine ve tedbirine dinleyicilerin dikkatini çekmeyi hedeflemiştir. Davetin ana hedeflerinden Yüce Allah'ın varlığının vücubunu, en mükemmel sıfatlarla nitelenmesini, her türlü noksanlıktan münezzeh olduğunu; çoluk-çocuğa, ortağa, yardıma ihtiyacının olmadığını; Rablik ve ulûhiyette bir ve tek olduğuna; sadece bir tek kendisinin, önünde boyun eğilmeye,ibadet edilmeye, yönelmeye, yakarışa ve mutlak tasarrufa layık olduğuna; ilminin büyük küçük her şeyi kuşattığına; evrenin, Onun hikmetinin gerektirdiği kanunlar çerçevesinde yaratılışındaki ulu ve yüce hikmetine dikkatleri çekmeyi vedesteklemeyi hedeflemiştir. Sonra Allah, korku ve heybetini dinleyicilerin kalplerine ser...