Ana içeriğe atla

ASHAB-I SUFFA

Ashabı suffa mescidi nebevinin bir bölümünde kalan eğitim gören evsiz müslümanlardır. Burada kalan sahabeler ilim öğrenmekle uğraşırlardı.

Aileden uzak Kuran-ı anlamaya çalışan onu amel etmeye çalışan kimselerdi. Bu grup Peygamberimizden ders alan onun nasihatleriyle amel eden ve bu derslerden istifade eden kimselerdir. Vakitlerinin çoğunu Resullulahla geçiren bu sahabeler efendimizden büyük bir feyz alırlardı. Allah yolunda ilim aşığıydılar, peygamber aşığıydılar. ümmet aşığıydılar. Ashab-ı suffe'den bir nefer olmak Peygamberin eğitiminden geçmek kendileri için büyük bir onurdu.


 
Allah için nefsinin isteklerini bırakmış Kur'an-ı ve sünneti en iyi en doğru şekilde anlamaya çalışmışlardır. Fedakar, ilim aşığı sahabiler. Peygamberin göz bebeği olan sahabiler. Ashab-ı suffeden yetişmiş olanlar Peygamber tarafından tespit edilmiş ve tam bir öğretici yetisine sahip olan Ashab-ı suffedeki sahabiler Müslüman topluluklara Kuran ve sünneti anlatmak için gönderilirlerdi. Allah için dinin yaşaması için Peygamberden aldıklarını insanlara aktarırlardı.

 
Çok mütevazi olan bu sahabeler gazalara da katılırlardı. Allah'ın ilmini peygamberin sünnetini nasihatlerini dinlemekle beraber gazalara da katılmışlardır. Bu güzide sahabiler ne ticaretle ne de sanatla uğraşırlardı. Gayeleri sadece Allah'tı. Nitekim Ebu Hureyre kendisinin bu kadar hadis aktarmasını garipseyenlere verdiği cevapla çok güzel ifade etmiştir bu durumu Benim fazla hadis rivayet edişim garipsenmesin Muhacirler ticaretle uğraşırken, ensarlar tarlalarda bahçeleriyle meşgul oldukları sırada Ebu Hureyre Peygamberin (as) nasihatlerini öğreniyor, benimsiyordu.

Ashab-ı suffe bir bakımda aslında ilk İslam üniversitesi olarak ta anımsanabilir. Nitekim günümüzde her ne kadar bizler de üniversite öğrencisi olsak ta  belki bir Ashab-ı suffe olmayız belki Peygamberin göz bebeği olan sahabeler gibi olamayız ama bizlerde peygamberin sünnetini kendisine indirilen Kur'an'ın elçileriyiz. Ve bu görevi, ASHAB-I SUFFENİN GÖREVİNİ YAPMAK ŞİMDİ BİZE DÜŞER.

Yazımı Kur'an'dan Ashab-ı Suffe'ye işaret eden bir ayetle bitirmek istiyorum.

"Sadakalar, kendilerini Allah yolunda hizmete adamış fakirler içindir ki, onlar yeryüzünde dolaşıp hayatlarını kazanmaya fırsat bulamazlar. Onların hallerini bilmeyen kimse, istemekten çekindikleri için, onları zengin sanır. Ey Habibim, sen onları yüzlerinden tanırsın. Yoksa onlar insanlardan ısrarla bir şey istemezler. Ve siz her ne bağışta bulunursanız, şüphesiz Allah onu hakkıyla bilir." (Bakara 273. ayet)


 
 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HALİFELİĞİN KAYIP HALKASI: ABDULLAH BİN ZÜBEYR

                                                                                               GÜLSÜM AÇAN  İslam Tarihi’nde Abdullah b. Zübeyr doğumundan vefatına kadar geçen sürede birçok önemli olayda aktif rol oynamıştır. Müslümanlar Medine’ye göç ettikleri zaman Yahudiler Müslümanlar’a büyü yaptıklarını ve artık çocukları olmayacağı şeklinde söylentileri yayınca Müslümanlar bu durumdan oldukça üzüntü duydular. Medine’de Hicretten sonra ilk Abdullah b. Zübeyr’in doğumu Müslümanlar açısından büyük bir mutluluk oluşturdu ve adı bizzat Rasulullah tarafından konuldu. Küçük yaşlarda babası Zübeyr b. Avvam ile birlikte Suriye’nin fethine ve 634 yılında Yermük Savaş’ına bizzat katıldı....

ÖLÜMDEN SONRA TEKRAR DİRİLMEK

Ebedi hayat olan ahiret hayatını yaşamak için insanın, öldükten sonra tekrar dirilmesi gerekir. Kuran-ı Kerim'de bu husus hakkında varid olan ayetler muvacehesinde tekrar dirilme muhakkak olacaktır. Buna inanmayan mü'min olmaz.  İmanın şartlarından biri de, öldükten sonra tekrar dirilmeye inanmaktır. Öldükten sonra tekrar dirilmeye (Ba'su badel mevte), Allah-u Teala'nın, inayeti ilahiyesini tekmil için luzüm vardır. Bu da ahiret gününe iman etmeye icap ettirir. Ahiret gününe iman etmek, Allah'a iman etmek demektir. Ahiret gününe inanmayan Allah'a da inanmamış ve Allah'ın gönderdiği Peygamberi tasdik etmemiş olur.  Ahiret günü İsrafil (AS)'ın su'ra birinci defa üflemesinden, ikinci defa üflemesine ve ondan sonra cennet ehlinin cennete, cehennem ehlinin de cehenneme girmesine kadar geçen zamandır. Veyahut, nefha-i saniye (ikinci üfleme) den başlayarak sonsuz olarak devam edip giden zamandan ibarettir. Birinci ve ikinci defa su'ra üflemesinin arasın...

Kitab Ehli ve İlim Sahiplerinin Kur'an Karşısındaki Tavırları

Kur'an-ı Kerim; Peygambere ve Kur'an'a inanan ilim sahiplerinin ve Kitap ehlinden bazılarının Allah'ın vahyini doğrulamalarını, başta Mekke döneminde bilahare Medine döneminde duydukları sevinçleri ve tanıklıklarını köklü, gözle görülür davranışlarını tescil etmektedir. İşte Mekki surelerdeki bu tescillerin bazıları:  1. Kendilerine kitap verdiklerimiz, oğullarını tanıdıkları gibi onu tanırlar... (En'am, 20)  İlk akla gelen ve anlaşılan, onlar, Hz. Peygamber(s.)'in davasının doğruluğuna da tanıklık etmekteler. Çünkü onun gerçek olduğunu, onun doğru söylediğini kendi çoluk çocuklarını tanıdıkları gibi biliyorlardı. 2 . Allah, size kitabı açıklanmış olarak indirmiş iken, ben ondan başka bir hakem mi arayayım? Kendilerine kitap verdiklerimiz, O (Kur'an'ın), gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler, onun için hiç kuşkulananlardan olma. (En'am, 114)  3. Onlar yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümm...