Ana içeriğe atla

KIYAMETİN KÜÇÜK ALAMETLERİ



Hadisi şeriflerde geçen bu alametlerden bir kısmı şunlardır:
-Halktan emanet kalkması
-Nassın en alçaklarının yükseklik ve itibar bulması
-Cariyelerin, efendilerini doğurması
-Fitnelerin çok olması
-Kıtalin (savaşın) terk olunması, işlerin yürütülmesi için şiddet yoluna başvurulması.
-İlmin ortadan çekilip cehaletin çok olması
-Zinanın çoğalması
-Kadınların sayısının çok, erkeklerin sayısının az olması, hatta kırk kadar kadının bir erkeğe düşmesi.
-Zekatın verilmemesi
Kişinin, karısına itaat edip annesine isyan etmesi, ahbabına iyilik ve inkiyad edip babasına cefa etmesi.
-Camilerde ve mescitlerde seslerin çok yükselmesi. Nitekim zamanımızda imamların ve müezzinlerin, şeriata aykırı olarak tegganileri ve terbiye edilmemiş seslerini yükseltmeleri gibi.
-Edna kimselerin, meclislerde söz söylemesi.-Kişiye, şerrini def etmek için ikram olunması.
-İpekten elbiseler giymek. Sofra üzerinde ihtiyaçtan fazla yemek ve ekmek koymak.
-Oyun ve eğlence aletlerinin halk arasında yaygın olarak kullanılması.
-Sonra gelenlerin, evvel gelenleri cahil ve ahmak olarak görmesi.-Kadın ile erkek arasında harama vasıta olanların çoğalması.
-Emniyetli kişilerin azın azı kalması. Öyle ki, herkesin emin kimse olması gerekirken falan yerde bir emin kişi varmış diye söylenir hale gelmesi.
- Alçak oğlu alçakların dünyada yüksek olup halk arasında bunların muteber olması.

-Bir hadis-i şerifte şöyle varid oldu ki: ''Falan kimse çok akıllı, zarif ve çelebi kişidir diye methedilir, fakat kalbinde zerre iman yoktur. Böyle kimselerin ve katlin çok olması da kıyamet alametlerindendir.''

'' Bir kimse, birinin kabrinin yanından geçerken: ''Keşke burası benim yerim olsaydı.'' deyinceye kadar sorun olmaz...
Bir hadisi şerifte de şöyle buyurdular:

'
'Sizlerin hali nice olur, sizin gençleriniz fısk ettiği vakit?'' 
Malum olsunki, fısk, lügatta yoldan çıkmaya denir. Gençlerde kadın sıfatı bulunması, mef'ul olma halidir. Erkeklik yolundan çıkmak hasebiyle bu hadis-i şerifte geçen fısk kelimesinin bununla tefsir edilmesi hadisin manasına aykırı düşmez.


'' Ve kadınlarınız tuğyan edip şeri hudutları tecavüz ettikleri vakit nice olur sizin haliniz?'' demektir.
Tuğyandan maksat fahşa (çirkin ve kötü olan şeyleri) irtikap etmek, yahut da yiyecek, içecek, giyecekte israf etmek, şeriatın izin vermediği yolda hareket, kocasına karşı muhalefet etmek ve diğer kötü ahlakları ve çirkin adetleri çok olmaktır.
Orada hazır olan ve bunları dinleyenlerden ashabın ileri gelenleri, İslamiyet gayretinin yüksekliğinden ötürü hayretler içinde kalarak dediler ki:

'' Bu haller hakikaten olacak mıdır, ya Resulullah?'' Resulullah (SAV) cevaben:
'' Evet, olur'' Buyurdular. '' Ve bundan daha şiddetli şeyler bile olsa gerektir.'' dediler.
Resulullah buyurdular ki:
'' Ve siz nice olursunuz, marufu emir ve münkerden nehiy etmediğiniz vakit?''
Dediler ki: '' Ya Resulullah bu hal olucu mudur?

Buyurdu ki: '' Bu olur, hatta ondan da şiddetli şeyler olsa gerektir.''
'' Ve siz nice olursunuz münker ile emredip maruftan nehiy ettiğiniz vakit?''
'' Ve haliniz nice olur, marufu münker bilip münkeri maruf bildiğiniz vakit?''
Bu hadisi şerif, Ebu Malik El Eşari'den naklen rivayet edilmiştir; ''Cami-il-Usul'' de meskurdur.

İmam-ı Beyhaki (Rahmetullah), ''Şub-il İman'' adlı kitabında zikreylediki Hz. Ali (ra) rivayetiyle Resulullah (SAV) şöyle buyurdu.

'' Yakındır ki, nas üzerine bir zaman gelecek, İslam'dan ancak ismi kalacak, Kuran-ı Kerim'de ancak resmi kalacak, Mescitleri temiz ve mamur olacak, Lakin hidayet ve irşad bakımında içleri boş ve harap olacak.'' Takva üzerine dayalı olmayıp bu mescitlerde ibadet eyleyen cemaatin çoğu, cahil, gafil ve ölü gibidirler. İman, hatip ve müezzinler, sadece vazifelerini yapmış olmak için imamet ve ikamet etmek hasebiyle mescitler ve camiler, hakikat halde hidayetten uzak ve harap olmuş olurlar.

İşte bütün bu sayılan alametler kıyametin suğar (küçük) alametleridir ki, bunlardan pek çoğu zuhura gelmiştir. Biatler ortaya çıkıp yayılmış ve sünneti nebbeviye terk olunmuştur. Şerri emanetler ki, kaza, imamet, meşihat vesair vazifelerin ehliyet ve liyakat sahibi olmayan kimselere verilmesi... 


Deccalın vekilleri ve halifeleri olan yabancıların ve zülm erbabının çoğalıp zayıf mü'minleri delalete götürmeleri... Zorbaların yer yer zuhur edip ve kahırla Allah'ın kullarının mallarını gasp etmesi ve İslam'ın dürüstlük, merhamet adaleti ve kul hakkına riayet prensiplerinin silinmesi... Hak sözü söyleyenlerin, halkın def etmeye çalışması ve beni israil zamanında ortaya çıkmış olan çirkin işlerin, şeni hallerin ve pis adetlerin zuhur etmesi... Halkta ahiret korkusu olmaması...
İşte bu sayılan küçük alametlerin pek çoğu, zamanımızda halk arasında yayılmış ve benimsenmiştir. Nice kimseler vardır ki, bu kötü halleri ve ahlakları bir zarafet ve marifet sayarlar. Nitekim bunlar, vahdet köşesine çekilmiş mülferit yaşayan ve oradan afakı ve belki gizli fiilleri müşahade eden marifet sahibi ariflere gün gibi aşikardır.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HALİFELİĞİN KAYIP HALKASI: ABDULLAH BİN ZÜBEYR

                                                                                               GÜLSÜM AÇAN  İslam Tarihi’nde Abdullah b. Zübeyr doğumundan vefatına kadar geçen sürede birçok önemli olayda aktif rol oynamıştır. Müslümanlar Medine’ye göç ettikleri zaman Yahudiler Müslümanlar’a büyü yaptıklarını ve artık çocukları olmayacağı şeklinde söylentileri yayınca Müslümanlar bu durumdan oldukça üzüntü duydular. Medine’de Hicretten sonra ilk Abdullah b. Zübeyr’in doğumu Müslümanlar açısından büyük bir mutluluk oluşturdu ve adı bizzat Rasulullah tarafından konuldu. Küçük yaşlarda babası Zübeyr b. Avvam ile birlikte Suriye’nin fethine ve 634 yılında Yermük Savaş’ına bizzat katıldı....

ÖLÜMDEN SONRA TEKRAR DİRİLMEK

Ebedi hayat olan ahiret hayatını yaşamak için insanın, öldükten sonra tekrar dirilmesi gerekir. Kuran-ı Kerim'de bu husus hakkında varid olan ayetler muvacehesinde tekrar dirilme muhakkak olacaktır. Buna inanmayan mü'min olmaz.  İmanın şartlarından biri de, öldükten sonra tekrar dirilmeye inanmaktır. Öldükten sonra tekrar dirilmeye (Ba'su badel mevte), Allah-u Teala'nın, inayeti ilahiyesini tekmil için luzüm vardır. Bu da ahiret gününe iman etmeye icap ettirir. Ahiret gününe iman etmek, Allah'a iman etmek demektir. Ahiret gününe inanmayan Allah'a da inanmamış ve Allah'ın gönderdiği Peygamberi tasdik etmemiş olur.  Ahiret günü İsrafil (AS)'ın su'ra birinci defa üflemesinden, ikinci defa üflemesine ve ondan sonra cennet ehlinin cennete, cehennem ehlinin de cehenneme girmesine kadar geçen zamandır. Veyahut, nefha-i saniye (ikinci üfleme) den başlayarak sonsuz olarak devam edip giden zamandan ibarettir. Birinci ve ikinci defa su'ra üflemesinin arasın...

Kitab Ehli ve İlim Sahiplerinin Kur'an Karşısındaki Tavırları

Kur'an-ı Kerim; Peygambere ve Kur'an'a inanan ilim sahiplerinin ve Kitap ehlinden bazılarının Allah'ın vahyini doğrulamalarını, başta Mekke döneminde bilahare Medine döneminde duydukları sevinçleri ve tanıklıklarını köklü, gözle görülür davranışlarını tescil etmektedir. İşte Mekki surelerdeki bu tescillerin bazıları:  1. Kendilerine kitap verdiklerimiz, oğullarını tanıdıkları gibi onu tanırlar... (En'am, 20)  İlk akla gelen ve anlaşılan, onlar, Hz. Peygamber(s.)'in davasının doğruluğuna da tanıklık etmekteler. Çünkü onun gerçek olduğunu, onun doğru söylediğini kendi çoluk çocuklarını tanıdıkları gibi biliyorlardı. 2 . Allah, size kitabı açıklanmış olarak indirmiş iken, ben ondan başka bir hakem mi arayayım? Kendilerine kitap verdiklerimiz, O (Kur'an'ın), gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler, onun için hiç kuşkulananlardan olma. (En'am, 114)  3. Onlar yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümm...