İslam karşıtlarının bir kısmı ''Muhammed, Kur'an'ın Allah'tan kendisine vahyedildiğini söylerken yalan söylemez ancak bildiği Peygamberlerin haberleri, içinde coşkulu bir şekilde hissettiği Allah'a iman, Allah'a çağrı, şirk ve cahili alışkanlıklarla savaşma, Hicaz ve Arap toplumundan başlayarak insanlığı ıslah etme ve mutluluğunu sağlama coşkusundan etkilenmesi neticesinde psikolojik olarak böyle bir vehim ve kuruntuya kapıldı.'' derler.
Bu iddiaya karşı diyoruz ki, bütün bunlar bu iddiada bulunanların gönlünden geçtiği biçimde o zamanda Hz. Peygamber'e (s) söylendi. O zamanda kendisine onda delilik vardır. O söylediklerini şeytanlardan alıyor; o delidir.'' diyorlardı. Nitekim Kura'nı Kerim onların söylediklerinin tamamını ayetlerde söylemekte ve onlara gereken cevabı da vermektedir. Sunacağımız ayetlerde göreceğiniz gibi vicdanların, akılların ve kalplerin derinliklerine nufuz eden birçok ayette ifade edildiği gibi Kur'an'ın kesinlikle Yüce Allah'tan olduğuna üzerine basa basa ifade edilip desteklenmiştir.
1) Düşünmediler mi ki yıllarca beraber oldukları o peygamberde delilikten eser yoktur; o ancak kesin bir uyarıcıdır. (Araf: 184)
2) Dediler ki: "Ey kendisine vahiy gelen adam! Sen kesinlikle cinlere kapılmış birisin! Doğru söyleyenlerden isen bize melekleri getirseydin ya!'' Biz melekleri ancak açık gerçekle indiririz, o zaman da onlara artık süre tanınmaz. Kesin olarak bilesiniz ki bu kitabı kuşkusuz biz indirdik ve onu mutlaka koruyan da yine biziz.
(Hicr: 6-9)
3) Onlar bu söz (Kur’an) üzerinde hiç düşünmezler mi? Yoksa kendilerine, daha önce atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?
Yahut kendi peygamberlerini daha tanımadılar da, o yüzden mi onu inkâr ediyorlar? Veya onda bir çeşit cinnet bulunduğunu mu söylüyorlar? Bilâkis o, kendilerine gerçeği getirmiştir, ama onların çoğu gerçeği sevmiyorlar.( Mü'minûn Suresi - 68-70)4) Onu (ilâhî öğüdü) şeytanlar indirmedi. Bu onların yapacağı iş değildir, zaten buna güçleri de yetmez. (Şuarâ Suresi - 210-211)
5) Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?
Onlar günaha, iftiraya düşkün olan herkese inerler (onlara kötülüğü telkin ederler). Bunlar, (şeytanlara) kulak verirler, çoğu da yalancıdır. (Şuarâ Suresi - 221-223 )6) Nûn. Kaleme ve (yazanların) onunla yazdıklarına andolsun ki sen -rabbinin lutfu sayesinde- asla deli değilsin.
Hiç şüphesiz senin için bitip tükenmeyen bir ödül vardır. Sen elbette üstün bir ahlâka sahipsin. Aranızdan hanginizin aklı bozuk olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler. Doğrusu, yolundan sapan kimseyi en iyi bilen rabbindir; hidayete erenleri de en iyi bilen O’dur. (Kalem Suresi - 1-7)7) Gündüz sinip geceleri gözükenlere andolsun. Kararmaya başlayan geceye ve ağarmaya başlayan sabaha andolsun ki; (Kur'an), arşın sahibi katında kerim güçlü sözü dinlenen ve güvenilen şerefli bir elçinin getirdiği kelamdır. Arkadaşınız asla cinlenmiş değildir. Andolsun ki o, onu apaçık ufukta görmüştür. O, görülmeyenler (hakkında söylediklerin) den ötürü töhmet altında tutulamaz. Bu kovulmuş şeytanın sözü değildir. O halde, nereye gidiyorsunuz? O, bütün alemlere öğüttür. (Tekvîr Suresi - 15-27)
Sebe Sûresinde bir yönden cevap, diğer bir yönden de vicdanları sarsabilecek durumda olan, akıllara ve kalplere yönelik etkin bir hitabı içeren, en güçlü inancı dirilten, öyle ki dinleyicileri ürperterek, birbirine düşen toplumların kargaşasına kapılmamaları için onları düşündüren ve kendilerine gelen çağrıyı sadece teker teker veya ikişer ikişer düşünmeye iten ayetlerle karşılaşırız. İşte o zaman arkadaşları Hz. Muhammed (s) de bir deliliğin olmadığını, onlardan bir ücrette talep etmediğini, kendilerine gelen bir uyarıcı olduğunu, Allah'ın da buna tanık olduğunu ve onun batılı hükümsüz kılan gerçek olduğunu görmektedirler.
8) De ki: "Size tek bir öğüt vereceğim: Allah için, başkalarıyla birlikte veya tek başınıza şöyle bir durup düşünün! (Görüyorsunuz ki) arkadaşınızda cinnetten eser yok; o ancak şiddetli bir azap öncesinde sizi uyaran bir kimse."
De ki: "Sizden isteyebileceğim bir karşılık varsa o da sizin olsun; benim mükâfatımı verecek olan yalnız Allah’tır. O her şeye tanıktır." De ki: "Kuşkusuz rabbim gerçeği ortaya koyar; O, gayblar âlemini hakkıyla bilmektedir." De ki: "Hak gelmiştir; bâtıl ne yeni bir şey var edebilir, ne de eskiyi geri getirebilir."(Sebe' Suresi - 46-49)
9) De ki: "Ben kendisine hiç kimseyi ortak koşmaksızın yalnız rabbime yakarıp kulluk ederim."
De ki: "Doğrusu ben size ne zarar verme ne de doğrunun ölçütünü zihninize yerleştirme gücüne sahibim. "Şunu da söyle: "Şüphe yok ki, Allah’ın gönderdiklerini tebliğ etmedikçe beni de Allah’a karşı kimse koruyamaz; O’ndan başka sığınacak kimse de bulamam." Artık kim Allah’a ve resulüne karşı gelirse bilsin ki, içinde ebedî kalacakları cehennem ateşi onu beklemektedir. Sonunda tehdit edildikleri azabı gördükleri zaman kimin yardımcılarının daha güçsüz ve sayıca daha az olduğunu anlayacaklar." De ki: "Tehdit edildiğiniz azap yakın mıdır yoksa rabbim onun için uzun bir süre mi koyar, bilemem." Gaybı O bilir, gizlisini kimseye açmaz; Ancak elçi olarak seçtiği başka. Allah, bu elçilerin her türlü durumlarını ilmiyle kuşattığı ve her şeyin sayısını belirlediği halde, rablerinin mesajlarını tebliğ ettiklerini ortaya çıkarmak için onların önlerinden ve arkalarından gözcüler gönderir. (Cin Suresi - 20-28)Hz. Peygamber daha gençlik yıllarında halkının üzerinde bulunduğu şirk ve cahili alışkanlıklara rağmen yalnız Allah'a yönelmiş, Allah'ın azamet ve nimetlerini düşünerek manevi-ruhi itikafa başlamıştı. Kur'an'da, Hz. Peygamber'in Allah'tan kendisine inen ne bir kitaba, ne bir Peygamberlik ve ne de bir mesaja muttali olduğu ifade edildiği gibi, aynı şekilde sahip olduğu büyük ahlaktan ötürü, Allah onu kendi hikmeti gereğince ehil olduğu Peygamberliğe seçinceye kadar Peygamberlik yolunda kendisini ilgilendirmeyen lûzumsuz şeylerle uğraşma gibi bir eğilim ve çabasının da olmadığı ifade edilmektedir.
Onunla Yüce Allah arasındaki irtibat tamamlandı ve gelecek ayetlerde görüleceği gibi önemli görev emrini alıp tebellüğ etti.
1) De ki: "Allah (öyle) dileseydi ne ben onu size okuyabilirdim ne de siz onu anlayabilirdiniz; o gelmeden aranızda uzun bir süre yaşadım, siz aklınızı kullanıp düşünmez misiniz?" (YUNUS SÛRESİ-16)
2) Kur’an’ı sana indiren Allah, elbette seni dönülecek yere de gönderecektir. De ki: "Kimin doğru yolda yürüdüğünü, kimin de apaçık bir sapkınlık içinde olduğunu en iyi bilen rabbimdir." Bu kitabın sana vahyolunacağını ummazdın; ama o, rabbinden bir rahmet olarak geldi. Öyleyse asla inkârcılara destek verme!
Allah’ın âyetleri sana indirildikten sonra artık onlar seni bunların gereğini yapmaktan alıkoymasınlar. İnsanları rabbine çağır ve sakın müşriklerden olma! Allah ile birlikte başka bir tanrıya yalvarma! O’ndan başka tanrı yoktur. O’nun kendinden başka her şey yok olacaktır. Hüküm yalnızca O’nundur ve siz ancak O’na döndürüleceksiniz. (Kasas Suresi - 85-88)3) (Resulüm!) De ki: "Sizden görevimle ilgili bir karşılık istemiyorum; ben, olduğundan başka türlü görünenlerden de değilim. Bu (Kur’an) ise bütün âlemlere kesinlikle bir öğüt ve uyarıdır. Ve onun bildirdiklerinin gerçekliğini bir zaman sonra öğreneceksiniz. (Sâd Suresi - 86-88)
4) Herhangi bir beşer ile Allah’ın konuşması ancak vahiy ile yahut perde arkasından ya da bir elçi gönderip, izni ile, dilediğini vahyetmesi şeklinde olabilir. Muhakkak ki O çok yücedir, engin hikmet sahibidir. İşte böylece sana da kendi buyruğumuzla bir ruh (Kur’an) vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmiyordun; ama şimdi onu, dilediğimiz kullarımızı sayesinde doğruya eriştirdiğimiz bir ışık kıldık. Hiç şüphe yok ki sen doğru yolu göstermektesin.
Göklerin ve yerin yegâne sahibi olan Allah’ın yolunu. İyi bilinmeli ki bütün işler dönüp dolaşır Allah’a varır. (Şûrâ Suresi - 52-53)Bu ayetler, mülhitlerin Müslümanlara yöneltmiş olduğu ''Peygamberin, tanıdığı Peygamberlerden etkilendiği ve onlar gibi çağrıda bulunmak için içinde bir coşku ve tutkunun oluştuğu'' gibi sözlerine karşılık gerekli olan cevabı da içermektedirler.
Evreni yoktan var eden, yöneten hakim bir tanrının varlığına inanan bir kimsenin, tutuculuğunun, akıl ve mantığının derecesi ne olursa olsun, Allah'ın kendi yarattıkları arasında, iman, ahlak ve yaşantı bakımından ehil olan birini onlarla ilişki sağlamak, insanları ona, yalnız ona kulluğa ve yönelmeye çağırmak, uymak zorunda oldukları olumlu olumsuz zorunlu kaide, ilke ve kuralların en iyi ve erdemli olanlarını açıklamak, Allah'ın insan aklının kendi çabalarıyla ulaşamayacağını bildiği kurtuluş, barış, mutluluk ve kendi iyilikleri için gerekli olanlara yönlendirmek konusunda; insanlardan birisini seçmesinin doğruluk ve gerekliliğini inkar edemez. Elbette bunun ilahi kaynağındaki güçlü destek ve inananların kayıtsız şartsız boyun eğişi, insanların kendi çabalarıyla ortaya koyduğu kanun, gelenek görenek ve kurallar için söz konusu olamaz. Oysa ki Kur'an'ın her ayet ve bölümündeki benzeri kurallar akıllı vicdanlı ve gerçekten hak ve hakikate talip birisi için güven ve ikna kaynağıdır.
İZZET DERVEZE ''KUR'AN CEVAP VERİYOR''
Yorumlar
Yorum Gönder