Ana içeriğe atla

KABE ve MESCİD-İ AKSÂ

      Kabe'nin manevi anlamı için diyebiliriz ki o bize bir yandan da şöyle bir mesajdır ki böbürlenen insanoğluna, sen eğer benim rızamı istiyorsan, ne olursan ol nasıl bir meşgaletle uğraşıyorsan uğraş, çölün ortasında sana gösterdiğim yere günde 5 defa yüzünü çevirip minnetle secde edeceksin. Kibrini ayakların altına alırsan insanlığını Miraca çıkarıp yücelteceksin.
      İnsan çift kutuplu bir varlıktır, ne ahiretini görmezden gelebilir ne de dünya hayatını gözardı edebilir. İkisini itidal üzere en güzel şekilde idare etmek zorundadır. Kabe nasıl bizim uhrevi yönümüzün temsili ise Mescid-i Aksa yani Kudüs de bir yandan bizim dünyevi vechimizi gösterir. Medeniyyet tasavvurunun ortaya çıktığı, bereketli yeşilliğin dolup taştığı bereketli "vadedilmiş topraklardır".  
    İlk kıblemiz olan bu kutsal mekanın uzun yıllardır işgal altında olması bizim de kısmen tek yönlü olmamıza sebep olabiliyor. 'Uzak' anlamına gelen Aksâ ideal bir hedep olmalı ve bunun yanında Dünya ise 'en yakın' anlamında olup ikisi değişik yönleri göstererek bizim için mânidar bir bakış açısı da sağlamaktadır.
    İsra bizim yatay hareketimiz, miraç ise Ademoğlu için dikey bir hareketi temsil ederek bize misyonumuzu vizyonumuzu hatırlatmaktadır.
   Kabe'nin bizde muazzam bir değeri olduğu gibi Mescid-i Aksâ'nın da bizde apayrı bir değeri ve önemi muhakkak olmalıdır.
                                               Davut DANIŞ

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HALİFELİĞİN KAYIP HALKASI: ABDULLAH BİN ZÜBEYR

                                                                                               GÜLSÜM AÇAN  İslam Tarihi’nde Abdullah b. Zübeyr doğumundan vefatına kadar geçen sürede birçok önemli olayda aktif rol oynamıştır. Müslümanlar Medine’ye göç ettikleri zaman Yahudiler Müslümanlar’a büyü yaptıklarını ve artık çocukları olmayacağı şeklinde söylentileri yayınca Müslümanlar bu durumdan oldukça üzüntü duydular. Medine’de Hicretten sonra ilk Abdullah b. Zübeyr’in doğumu Müslümanlar açısından büyük bir mutluluk oluşturdu ve adı bizzat Rasulullah tarafından konuldu. Küçük yaşlarda babası Zübeyr b. Avvam ile birlikte Suriye’nin fethine ve 634 yılında Yermük Savaş’ına bizzat katıldı....

KUR'AN'DA EVREN, YARATILIŞI VE KANUNLARI

Kur'an'ı inceleyen bir kimsenin göz önünde bulundurması gereken bir husus: Kur'an'da yer alan kimi ayetlerdeki evrenin yaratılışı, kanun ve sahnelerine ilişkin işaretler, yüce Allah'ın azametine, egemenliğinin sınırsız genişliğine, sanatının incelik, eşsizlik ve takdirine, her şeyi kuşatmasına, kudretine ve tedbirine dinleyicilerin dikkatini çekmeyi hedeflemiştir. Davetin ana hedeflerinden Yüce Allah'ın varlığının vücubunu, en mükemmel sıfatlarla nitelenmesini, her türlü noksanlıktan münezzeh olduğunu; çoluk-çocuğa, ortağa, yardıma ihtiyacının olmadığını; Rablik ve ulûhiyette bir ve tek olduğuna; sadece bir tek kendisinin, önünde boyun eğilmeye,ibadet edilmeye, yönelmeye, yakarışa ve mutlak tasarrufa layık olduğuna; ilminin büyük küçük her şeyi kuşattığına; evrenin, Onun hikmetinin gerektirdiği kanunlar çerçevesinde yaratılışındaki ulu ve yüce hikmetine dikkatleri çekmeyi vedesteklemeyi hedeflemiştir. Sonra Allah, korku ve heybetini dinleyicilerin kalplerine ser...

ÖLÜMDEN SONRA TEKRAR DİRİLMEK

Ebedi hayat olan ahiret hayatını yaşamak için insanın, öldükten sonra tekrar dirilmesi gerekir. Kuran-ı Kerim'de bu husus hakkında varid olan ayetler muvacehesinde tekrar dirilme muhakkak olacaktır. Buna inanmayan mü'min olmaz.  İmanın şartlarından biri de, öldükten sonra tekrar dirilmeye inanmaktır. Öldükten sonra tekrar dirilmeye (Ba'su badel mevte), Allah-u Teala'nın, inayeti ilahiyesini tekmil için luzüm vardır. Bu da ahiret gününe iman etmeye icap ettirir. Ahiret gününe iman etmek, Allah'a iman etmek demektir. Ahiret gününe inanmayan Allah'a da inanmamış ve Allah'ın gönderdiği Peygamberi tasdik etmemiş olur.  Ahiret günü İsrafil (AS)'ın su'ra birinci defa üflemesinden, ikinci defa üflemesine ve ondan sonra cennet ehlinin cennete, cehennem ehlinin de cehenneme girmesine kadar geçen zamandır. Veyahut, nefha-i saniye (ikinci üfleme) den başlayarak sonsuz olarak devam edip giden zamandan ibarettir. Birinci ve ikinci defa su'ra üflemesinin arasın...