Kur'an-ı Kerim; Peygambere ve Kur'an'a inanan ilim sahiplerinin ve Kitap ehlinden bazılarının Allah'ın vahyini doğrulamalarını, başta Mekke döneminde bilahare Medine döneminde duydukları sevinçleri ve tanıklıklarını köklü, gözle görülür davranışlarını tescil etmektedir. İşte Mekki surelerdeki bu tescillerin bazıları:
1. Kendilerine kitap verdiklerimiz, oğullarını tanıdıkları gibi onu tanırlar... (En'am, 20)
İlk akla gelen ve anlaşılan, onlar, Hz. Peygamber(s.)'in davasının doğruluğuna da tanıklık etmekteler. Çünkü onun gerçek olduğunu, onun doğru söylediğini kendi çoluk çocuklarını tanıdıkları gibi biliyorlardı.
2. Allah, size kitabı açıklanmış olarak indirmiş iken, ben ondan başka bir hakem mi arayayım? Kendilerine kitap verdiklerimiz, O (Kur'an'ın), gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler, onun için hiç kuşkulananlardan olma. (En'am, 114)
3. Onlar yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmi Peygambere uyarlar. O (Peygamber) kendilerine iyiliği emreder, kendilerini kötülükten meneden onlara güzel şeyleri helal, çirkin şeyleri haranı kılar, üzerlerindeki ağırlıkları ve zincirleri kaldırıp atar. Ona İnanan, destekleyerek Ona saygı gösteren, Ona yardım eden ve onunla beraber indirilen nura uyanlar, işte onlar felaha erenlerin ta kendileridir. (Araf, 157)
4, Hiç böyleleri, şu gibi olur mu ki Rabbinden bir delil üzerinde bulunmaktadır, ayrıca Allah'tan, bir şahit (yani Kur'an) onu (o üzerinde bulunduğu delili) takip ediyor. O (Kur'an) dan önce de bir önder rahmet olarak Musa'nın kitabı var. işte onlar O (Kur'an) a inanırlar. Kavimlerden kim onu inkâr ederse, onun yeri ateştir. Bu (Kur'an)dan hiç kuşkun olmasın. Çünkü O gelen gerçektir. Fakat insanların çoğu inanmazlar. (Hûd, 17)
5. Kendilerine kitap verdiklerimiz sana indirilenden dolayı sevinirler. (Radi 36) Onlar böyle sevindikçe onlara müjdeler gelmiş, doğrulamış ve inanmışlardır.
6. ...De ki: "Benim ile sizin aranızda Allah ve yanında İlâhı Kitabın hilgisi bulunanların şahit olması kâfidir. " (Rad, 43)
Bu ayet ilahi kitap bilgisi olan 'kimselerin olumlu şekilde tanıklık yapmaya hazır olduklarını içermektedir. Doğal olarak onların Peygamber ve Kur'an'a inandığı sonucunu vermektedir.
7. De ki:" Siz ister ona inanın, ister inanmayın. O, daha önce kendilerine bilgi verilenlere okunduğu zaman onlar, derhal çeneleri üstüne secdeye kapanırlar. Rabbimizin şanı yücedir. Gerçekten Rabbimizin sözü yerine getirilmiştir.' derler. Ağlayarak çeneleri üstüne kapanırlar ve (Kur'an'ı dinlemek) onların derin saygısını arttırır.” (İsra, 107-109)
Bu ayet Yahudi ve Hıristiyanlann Peygamberin sıfatlarını ellerindeki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları ve ona uymalarının gerektiğini ifade eden A'raf suresinin 157. ayetini pekiştirmektedir, Gönderilince "Onun Peygamberliği daha önce kitaplarında zikredilen Allah'ın vaadinin gerçekleşmesidir." dediler. Sâf suresinde şu ayet yer almaktadır: Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrailoğulları, ben size (gönderilen) Allah'ın elçisiyim, benden önce gelen Tevratı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmet adında bir Peygamberi müjdeleyici olarak (geldim)” demişti." (Sâf; 6) En'am suresinin 19. ayetinde açıktan açığa onların Peygamberi davasının doğruluğunu kendi öz çocuklarım tanıyıp bildikleri gibi tanıdıkları ifade edilmektedir. Bakara suresinde şöyle bir ayet mevcuttur: "Kendilerine Allah katından yanlarında bulunan (Tevrat)ı doğrulayıcı bir Kitap (Kur'an) geldiğinde, daha önce inkâr edenlere karşı yardım isteyip dururlarken o bildikleri (Kur'an) kendilerine gelince O'nu inkâr ettiler; artık Allah'ın laneti, inkârcılann üzerine olsun." (Bakara, 89)
"Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrailoğulları! Ben size (gönderilen) Allah'ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmet adında bir Peygamberi müjdeleyici olarak geldim.” demişti.” (Sâf, 6) Bizde bunu tescil için şunu diliyoruz: Gerçekten Kitap ehli olan Yahudi ve Hıristiyanlardan olumlu bir tasdik olmasaydı Kur'an'ın bunu anlatması hiç mantıklı olmazdı. Kur'an'a ve Peygambere daha önce verdiğimiz ayetlerde Kur'an'ın kaydettiği gibi Mekke'de bilahare Medine'de inanan pek çok Yahudi ve Hıristiyan vardı. Bu yüzden bu tasdik kesin bir kanaatin sonucu olarak ortadaydı. Bütün bunlara rağmen "Nakdu'l-Fıkru'd-dıni" adlı eserinde Sadık El-Azm, Müslümanların Hz. Peygamberin Barnaba İncilinde adının geçtiğini ispata çalışmalarını tutarsızlık ve yersizlikle nitelemektedir. Ama biz, Hıristiyanların bu İncil'i inkâr ettiklerini biliyoruz. Ne var ki Hz. Peygamber Muhammed (s.)in niteliklerinin bugün bile Hıristiyan ve Yahudilerin ellerinde dolaşan kutsal kitaplarında zikredildiğinin ispatı Barnaba'nın bunları anlatmasına bağlı değildir; çünkü Kur'an bunları anlatmaktadır ve açık açık okunmaktadır. Ehl-i Kitap da bunu doğrulayıp inandı; hak ortaya çıktı; batıl ise yok oldu. Böylece Sadık El-Azm'ın varlığını kabul etmediği, yersiz ve tutarsız bir çaba olarak nitelendirdiği değil de, asıl onun bu çabası, anlamsız, boyutsuz ve yersiz bir saçmalıktır. Gerek Hz. Peygamber'in döneminde ve gerekse ondan sonra Hıristiyan ve Yahudi bazı grupların Allah Resulü'nün Peygamberliğini 'kabul etmemeleri bu anlattıklarımızı çürütmez; çünkü bunların daha başka sebepleri vardır. Bununla beraber Eski ve Yeni Ahid'in birçok bölümlerinde eski ve yeni Müslüman araştırmacıların ortaya çıkardığına göre Hz. Muhammed'in Peygamberliğine ilişkin birçok işaret ve müjde mevcuttur. Nitekim Reşit Rıza Bey'in "El-Menar" adlı tefsirinde, bunlardan alınan pasajlarla seksen kadar müjde zikredilmektedir. Bu işaret ve müjdelerin birçoğunu İbn Kayyım El- Cevzi de "Hidayeiul-Hiyara Fi Ecvibeti'l-Yahud ve'n-Nasara" adlı eserinde söz konusu Eski ve Yeni Ahit'in bölümlerinden yaptığı alıntılarla zikretmektedir.
8. Bu Kur'an'dan önce kendilerine kitap verdiklerimiz, buna inanırlar. Onlara (Kur'an) okunduğu zaman: "Ona inandık, O, Rabbimizden (gelen) gerçek (hak)tır. Zaten biz ondan önce de Müslümanlar idik.” derler. İşte onlara, sabretmelerinden ötürü mükâfatları iki kere verilir; onlar kötülüğü iyilikle savarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler. Boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve: "Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz size.Size selam olsun, Haydi hoşça kalın biz cahiller ile sohbet istemeyiz. " derler. (Kasası 52-55) Ayetler, söz konusu müminlerin asıl Mekke yerlisi olmadıkları, ekonomik, ahlaki ve toplumsal yönden durumlarının iyi olduğu, Mekke kâfirleri veya ileri gelenlerinin onları kınadıkları, onların ise buna aldırmayıp imanlarında sebat ettiklerini hatırlatmaktadır.
9. De ki: 'Hiç düşündünüz mü? Eğer bu (Kur'an) Allah' tan ise ve siz de onu tanımamışsanız; İsrailoğullarından bir şahid de bunun benzerini (Tevrat'ta) görüp inandığı halde, siz (inanmaya) tenezzül etmemişseniz (durumunuz nice olur)? Şüphesiz Allah zalim bir topluluğu doğru yola iletmez. " (Ahkaf, 10)
İşte Medine döneminde ehli kitabın Kur'an'a imanlarını tescil eden ayetler:
1. Kendilerine verdiğimiz kitabı, gereğince okuyanlar var ya, işte onlar, ona inanırlar. Onu inkâr edenlerse ziyana uğrayanlardır. (Bakara, 121) 45
2. Hepsi bir değildir. Kitaplılardan, gece saatlerinde ayakta durup Allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanan bir topluluk da vardır. Onlar, Allah'a ve Ahiret gününe inanırlar, iyiliği emreder, kötülükten men ederler; hayır işlerine koşuşurlar. İşte onlar iyilerdendirler. Yaptıkları hiçbir iyilik inkâr edilmeyecektir. Şüphesiz Allah (günahlardan) korunanları bilmektedir. (Âli İmran, 113-115)
3. Kitap ehlinden öyleleri var ki, Allah'a inanırlar, size indirilene ve kendilerine indirilene (Allah 'tan korkarak) inanırlar; Allah'ın ayetlerini birkaç paraya satmazlar. Onların mükâfatı da Rableri katındadır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir. (Âli İmran, 199)
4. Fakat içlerinden ilimde ileri gitmiş olanlar ve müminler, sana indirilene ve senden önce indirilene inanırlar. O namazı kılanlar, zekâtı verenler, Allah'a ve Ahiret gününe inananlar... İşte onlara büyük bir mükâfat vereceğiz. (Nisa, 162)
5. İnsanlar içerisinde, inananlara en yaman düşman olarak Yahudileri ve (Allah'a) ortak koşanları bulursun. İnananlara sevgice en yakınları da "Biz Hıristiyanlarız " diyenleri bulursun. Çünkü onların içlerinde keşişler ve rahipler vardır ve onlar büyüklük taslamazlar. Resul'e indirilen (Kur'an)ı dinledikleri zaman, tanıdıkları gerçekten dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Derler ki; "Rabbimiz; inandık, bizi şahitlerle beraber yaz. Biz Rabbimizin bizi iyiler arasına katmasını umarken, neden Allah'a ve bize gelen gerçeğe inanmayalım ? " Bu sözlerinden dolayı Allah onlara altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler verdi. Güzel. hareket edenlerin mükâfatı işte budur. (Maide, 82-85)
6. Sonra bunların peşinden ardı ardına Peygamberlerimizi gönderdik. Arkalarından Meryem oğlu İsa'yı da gönderdik; ona İncil'i verdik ve ona uyanların kalplerine şefkat ve rahmet (duygusu) koyduk. İcat ettikleri ruhbanlığı biz onlara yazmamıştık, yalnız Allah'ın rızasını kazanmak için (onu kendileri icat ettiler) fakat ona gereği gibi de uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere mükâfatlarını verdik. Fakat onlardan birçoğu da yoldan çıkmışlardır. (Hadid, 27)
Yorumlar
Yorum Gönder