Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

KIYAMET

K ı yamet ne zaman kopacak? K ı yamet demek dünyan ı n sonu demektir... Yaln ı z dünyan ı n m ı ? Dünya gibi di ğ er yarat ı klar ı n mesela güne ş , ay, y ı ld ı zlar ve di ğ er gezegenler gibi varl ı klar ı n ı n da sonu gelmesi, çal ış amaz hale dönü ş mesi demektir.  Ş uras ı  bir gerçektir ki, dünya dahil, bütün bunlar ı n tümüne birden kainat ad ı  verilir.  Yerin, gö ğ ün, güne ş in, ay ı n, di ğ er y ı ld ı zlar ı n hulasa mükevvenat nam ı nda ne varsa, bütün bu varl ı klar ı n sonunun gelmesi, y ı k ı l ı p mahvolmas ı  k ı yamet demektir.  Ş u halde gök y ı k ı lacak... Yer yok olacak... Da ğ lar dümdüz kesilecek... Güne ş  sönecek. Ay ve di ğ er gezegenler fonksiyonlar ı n ı  kaybedecek... Bütün bunlar ı n faaliyetleri duracak...  Neden mi? Yukar ı da geçmi ş ti... Çünkü insan varl ığı  gibi bu varl ı klar ı nda bir ömrü bir eceli (ya ş ama süresi) vard ı r. Ne kadar ya ş ayacaklar ı , vazifelerini ne zamana kadar ...

DUADA KİŞİNİN İÇ DÜNYASI

Duanın kabul edişmesinde en önemli etkenlerden birisi, duayı yapan kimsenin iç dünyası, ihlası, samimiyeti, diğer bir ifade ile ruh halidir. Zira Yüce Allah duada kullanılan ifadelere değil, kulun kalbinden taşan hislere, gönüllerdeki coşkuya ve gözyaşları içinde dile getirilen sözlerdeki samimiyete bakar. Ve öyle bir an gelir ki Allah o kulunun bu talebini geri çevirmez. Aynı şekilde gerçekten çok bunalmış, çaresiz kalmış, ya da mazlum durumdaki insanların yaptıkları dualar da ilahi gayrete dokunacağı için derhal karşılık görür. Dua, darlıkta, sıkıntılı anda yapıldığı gibi, varlıkta ve genişlikte de yapılmalıdır. Psikolojik olarak insan zenginleşip, belli bir refah seviyesine gelince duayı bırakmaya meyleder ki, bu çok yanlıştır.  Kişi, sıkıntıya sabrederken nasıl dua ile ayakta kalmaya çalışıyorsa, nimetler karşısında da şükredip dua ederek Yüce Allah'la irtibatını kesintisiz sürdürmelidir. Varlıkla verilen sınavın, darlıkla verilen sınavdan daha zor olduğu unutulmama...

NAMAZ

Namaz, İslam dininin olmazsa olmaz 5 ibadetinden biridir ve en önemlisidir. '' Namaz dinin direğidir.'' Namaz, kelime-i tevhidten sonra İslam dininin en mühim en önemli şartıdır. Namaz insanın nurudur, dinin direğidir. Allah şöyle buyuruyor: Şüphesiz namaz, mü'minlere muayyen vakitlerde farz kılınmıştır. Allah Resulü de şöyle buyuruyor: Allah beş vakit namazı kullara farz kılmıştır. Onları eda edip haklarını küçümsemek gayesi ile onlardan bir şey kaybetmeyen kimse için haktır ki, Allah onu cennete götürsün. Resulullah (SAV) namazı terk eden kimsenin hakkında şöyle buyuruyor: Namazı olmayan kimsenin İslam'da payı yoktur.  Şunu bilmemiz lazımdır ki, Namaz kılmaktan maksat kalbin, Allah'ın azamet ve yüceliğini bilip, onu her zaman hatırlamaktır. Ve dolayısıyla verdiği emir ve nehiylerin yanında durmaktır. Kur'an-ı Kerim de buna işareten şöyle buyuruyor: ''Şüphesiz namaz, fuhuş ve münkeri önler.''  Gaflet ile kılınan namaz, sahibine fayda ver...

ÖRTÜNMEK

Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Açıkta kalanlardan başka süslerini göstermesinler. Başörtülerini yakalarının üzerinden bağlasınlar. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınları, hizmetlerinde bulunan köleleri ve câriyeleri, cinsel arzusu bulunmayan erkek hizmetçiler, kadınların cinselliklerinin farkında olmayan çocuklar dışında kimseye süslerini göstermesinler. Yürürken, gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz Allah’a tövbe edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz!  (NUR SÛRESİ:31 ) «...Ziynetlerini açmasınlar...» âyeti kadınların yabancı erkekler karşısında fitneye sebebiyet vermemek için ziynetlerini açmalarının haram olduğunu gösterir. Kadınların iffetlerini korumaları ve avret yerlerini örtmeleri ve zina etmemeleri emredildikten sonra ek olarak onlara istis...

AHİRETİ İNKAR EDENLERE KUR'AN'IN CEVABI

Ahiret hayatı çerçevesinde Allah Resulü ile inkarcılar arasında cereyan eden uzun ve çetin bir mücadeleyi Kur'an tescil etmektedir. Allah Resulü ile inkarcılar arasında cereyan eden mücadelenin en çetin ve uzun olanı bu olabilir. İnkarcılara karşı cevap olarak konumuz gereği bu hayatın ispatı ve onun varlığını haykırmak zorunlu görevdir; çünkü bu hayatı inkar etmek ve varlığını tartışmak, ilhadların en önemli belİrtisidir. İleride başka bir münasebetle açıklanacağı gibi Allah'ın hikmetinin gerektirdiği ve gücünün çerçevesinde olan ahiret hayatına, orada insanların dünya hayatında işledikleri işlere uygun olarak hesaba çekileceği konusunda sevap ve cezaya ilişkin Kur'ani uyarılar ilk ayetlerinin nuzulünden itibaren insanları Allah'ın çağrısına, salih amellere yönlendirmek, şirkten ve kötü işlerden sakındırmak ve buna ek olarak bildirdiği hakikatlere imanı teşvik etmeyi hedef almaktadır. Nitekim bu tür ayetler Kur'an'ın muhtelif dönemlerinde inmeye devam eder. Öyl...

ŞEHİTLİK

Allah yolunda canını feda eden, dinini, vatanını, bayrağını, namusunu müdafaa ederken ölen, haksız yere öldürülen Müslümanlara şehit denir. Müslüman diyorum çünkü Müslüman olmayanlar şehit olmaz. Şehitlik, Allah katında Peygamberlikten sonra en yüksek mertebedir. Peygamberden sonra derecesi en yüksek olanlar şehitlerdir. Şehitler, Allah'u Teala'nın sevgili kullarıdır. Cennete, onlar için sonsuz nimetler hazırlanmıştır. İmanla ölen ve cennete giren bir kimse dünyaya tekrar gelmek istemez. Fakat şehitler böyle değildir. Onlar, tekrar dirilmek ve tekrar şehit olmayı arzu ederler. Bu arzular, şehitlik mertebesinin cennet nimetlerinden daha tatlı, daha zevkli olmasındandır. Şehitlerin, cennet nimetlerine kavuştukları vakit: (EY RABBİMİZ, BİZ SENİN YOLUNDA TEKRAR ŞEHİT OLMAK İÇİN DÜNYAYA DÖNDÜRÜLÜP ÖLDÜRÜLMEYİ İSTİYORUZ). diyerek, Allah'u Teala'ya yalvaracaklarını Peygamber Efendimiz (AS) haber vermektedir.  Şehitlerin, kul borçlarından başka bütün günahları af olunur. Kul bo...

NÜBÜVVET BAĞLAMINDA DEİZM ELEŞTİRİSİ

Deizmin batıda aydınlanma düşüncesi içerisinde ilahi kaynaklı teolojilere ayrıca kilisenin temsil ettiği dogmatik, değişmez inançlarına karşı bir tepki olarak 17. yüzyılda çıktığı söylenir. Kutsal bir metni, nübüvveti, peygamberi kesin olarak reddeden deizm ilk olarak Edward Herbert (ö.1648) tarafından savunulmuştur. Latince “tanrı” anlamında “deus” kelimesinden türetilen deizm, zamanla kendine özgü felsefi bir anlam kazanıp “doğal din” kavramıyla özdeşleşmiştir. Bütün deistlerin birleştiği iki temel anlayıştan biri âleme müdahale etmeyen bir ulûhiyyet anlayışı, diğeri akla ve bilime gösterilen büyük güvendir. Sadece akıl ile idrâk edilen Tanrı kabul eden peygamberi ve vahyi reddeden tabiî din fikrini benimseyen düşünce tarzı deizm, önce İtalya’da rönesans ile başlayıp daha sonra bütün Avrupa ve İngiltere’de hümanizm, reform, protestanlık, doğal din akımı ve yeni doğa felsefesiyle devam eden ve daha sonra aydınlanma ve modern bilimin kurulmasıyla zirveye ulaşan uzun fikri süreç içerisi...

ASHAB-I SUFFA

Ashab ı  suffa mescidi nebevinin bir bölümünde kalan e ğ itim gören evsiz müslümanlard ı r. Burada kalan sahabeler ilim ö ğ renmekle u ğ ra şı rlard ı . Aileden uzak Kuran- ı  anlamaya çal ış an onu amel etmeye çal ış an kimselerdi. Bu grup Peygamberimizden ders alan onun nasihatleriyle amel eden ve bu derslerden istifade eden kimselerdir. Vakitlerinin ço ğ unu Resullulahla geçiren bu sahabeler efendimizden büyük bir feyz al ı rlard ı . Allah yolunda ilim a şığı yd ı lar, peygamber a şığı yd ı lar. ümmet a şığı yd ı lar. Ashab- ı  suffe'den bir nefer olmak Peygamberin e ğ itiminden geçmek kendileri için büyük bir onurdu.   Allah için nefsinin isteklerini b ı rakm ış  Kur'an- ı  ve sünneti en iyi en do ğ ru  ş ekilde anlamaya çal ış m ış lard ı r. Fedakar, ilim a şığı  sahabiler. Peygamberin göz bebe ğ i olan sahabiler. Ashab- ı  suffeden yeti ş mi ş  olanlar Peygamber taraf ı ndan tespit edilmi ş  ve tam bir ö ğ retici yetisine sahip ola...